Ek bilgi
Yazar: | |
---|---|
ISBN No: | 9789756193565 |
İÇİNDEKİLER
D&R'DAN SATIN AL IDEFIX'TEN SATIN AL
İÇİNDEKİLER
D&R'DAN SATIN AL IDEFIX'TEN SATIN AL
İÇİNDEKİLER
D&R'DAN SATIN AL IDEFIX'TEN SATIN AL
İÇİNDEKİLER
D&R'DAN SATIN AL IDEFIX'TEN SATIN AL
Osmanlı döneminden bugüne kadar dansla kurduğumuz ilişki, dansa yüklediğimiz anlamlar ve dans etrafında kurduğumuz söylemlerde tarihsel olarak önemli kırılma noktaları oldu. Cumhuriyet dönemi boyunca oynamak kırsal alanın veya kentleşmemiş bir nüfusun geleneksel eğlenme biçiminin hareket alanını temsil ederken, dans olarak nitelendirilen faaliyetlerden genellikle Cumhuriyetin modernleşme sürecinde icra edilen şehirli, Batılı kültürel formlar anlaşıldı. Rakstan Oyuna, bu bağlamda Arzu Öztürkmen'in son otuz yıldır sürdürdüğü dans araştırmaları çerçevesinde kaleme aldığı yazıların derlemesinden oluşuyor. Bu yazılar hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemindeki dans icralarını tarihsel bağlamları içinde ele alıyor. Kitap, bir yandan 16.-18. yüzyıl arası Osmanlı şenlikleri ve 19. yüzyılda Jön Türk döneminin bedenselliğe ve modernleşmeye olan merakı, ve Cumhuriyet dönemi içinde halk oyunlarına olan ilgi çerçevesinde gelişen yeni hareket sistemlerine odaklanıyor. Osmanlı şenlik minyatürleri her türlü gösterinin yer aldığı festival ortamlarının neredeyse etnografik bir tasvirini verirken, halk oyunlarının kendi küçük yerelliklerinden Ankara Halkevi bayramlarına taşınırken sahne düzenine, ve adına 'folklor oynamak' denen yeni bir hareket sistemine doğru geçiş yapıyorlardı. Rakstan Oyuna, bu bağlamda, biraz da dansın Türkiye'deki eğlence kültürüyle olan yakın alakasını da ortaya koymaya çalışmaktadır.
D&R'DAN SATIN AL IDEFIX'TEN SATIN AL
Ölmek nasıl bir şeydir? Bu kitabın yazarlarına bakılırsa, yanıt soruyu kime sorduğunuza bağlıdır. Ölmek ne tek bir şey, ne tek bir deneyim, ne de basitçe sağlık durumundaki kötüleşme ya da zayıflık klişesidir. Her ne kadar ölümün en sık karşılaşılan nedeni hastalık olsa da, ölmeyi hastalık hakkındaki bilgilerimizle kavrayamayız. Ölme her zaman sağlık durumunda kötüleşmeyle, umutsuzlukla ilişkili olmasa da, sağlığını yitirme ve çaresizlik hemen her zaman yaşamın sona erişiyle ilişkilendirilir. Ölme hızlı veya yavaş, kahramanca veya rezilce olabilir ya da hayatın bir simgesi veya beklenmedik bir dönüşümdür.
Bu açılardan bakıldığında, insanın ölme deneyimi karmaşık, çeşitli, şaşırtıcı ve ihtimallerle doludur. Bu kitap, söz konusu karmaşıklığı okuyucunun önüne bir parça olsun serebilmeyi amaçlayan bilimcileri ve klinisyenleri bir araya getiriyor. Onların düşünceleri, örnekleri ve değerlendirmeleri, bize ölmeyi basit bir şekilde üzücü ve kötü bir durum olarak sunan klişelere itibar etmekte fazla aceleci davranmamamız gerektiğini anımsatıyor. Dolayısıyla bu kitabın amacı bizi durup bir daha düşünmeye, ortak yazgımızı daha dikkatli, daha incelikli, hatta daha umutlu biçimde yeniden gözden geçirmeye yüreklendirmektir.
D&R’DAN SATIN AL IDEFIX’TEN SATIN AL
Pek çok canlı türü iletişim kurar ama sadece insanlar bir dile sahip; yalnızca insanlar simgeler aracılığıyla iletişim kuruyor. Dolayısıyla simgelerle düşünmek insana özgü bir nitelik. Her ne kadar ilk-insanlar “düşünebilse”, hatta yaratıcı olsalar da, iletişim amaçlı mecaz yapma, simgeler geliştirme ya da sanatsal yaratıcılık becerilerinden yoksunlardı. Ayrıca üzerine kafa yorulacak ya da başkalarıyla paylaşılacak mistik fikirlere de sahip değillerdi. Yalnızca avcı-toplayıcılar zengin ve karmaşık bir dil konuşabiliyorlardı. Alan Barnard’a göre, insan olmanın anlamı, demir, buhar, elektronik çağlarındaki toplumsal yaşam kadar avcı-toplayıcıların toplumsal yaşamında da saklıdır. Avlanmak, meyve ve bitki toplamak türümüzün “doğal” geçim yollarıdır ve simgesel düşüncenin doğuşunda da mevcuttular. İnsanlık durumu, başka insan toplumu türlerine kıyasla en berrak haliyle avcı-toplumlarda görülmektedir. Simgesel Düşüncenin Doğuşu, avcı-toplayıcı düşünce biçiminin kökenine ve simge marifetiyle doğayla, dünya ruhuyla ve insanlarla iletişimin başlangıcına göz atmaya çalışıyor.
Simgesel düşünce bir kez vücut bulunca dili, ritüeli, müziği, sanatı, inancı etkiler ve ardından daha teşekküllü bir dil gelişir. Bu kültürel biçimlerden de nihayetinde, mitolojik düşünce için gerekli olan dilsel karmaşıklık filizlenir, yani mit aracılığıyla simgesel düşüncenin gitgide daha kapsamlı permütasyonları ortaya çıkar. Mitolojik düşünce, giderek daha karmaşıklaşan bir dil gerektirir, ardından bu da giderek karmaşıklaşan mitolojik ve simgesel bir düşünme biçimi doğurur.
Alan Barnard bu çalışmasında ilgisini, dilsel karmaşıklık ile kültürel karmaşıklık ilişkisine ve sosyal antropolojinin görkemli sorularından birisi olan simgesel düşünmenin kökenlerine yöneltiyor; insanların simgelerle düşündüğü tahminen son 130.000 yılın kısa bir tarihçesini ortaya koymaya çalışıyor.
Yeni çıkan kitaplardan, özel indirimlerden haberdar olmak için bültenimize üye olun.
© 2017 - Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi. Tüm hakları saklıdır.
Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Ayarlarınızı değiştirmeden devam etmeniz bu çerezleri almaktan memnun olduğununuz şeklinde değerlendirilecektir. Çerezleri nasıl kullandığımız ile ilgili detaylı bilgi için lütfen "Detaylar" düğmesine tıklayarak Çerez Politikası sayfasını okuyunuz. Kabul Et Reddet Detaylar
Send this to friend